Savaş kelimesi, zihinlerde genellikle kaos, yıkım ve kuralsızlığı canlandırır. Ancak bu tablonun arkasında, en acımasız anlarda bile insanlığı korumayı amaçlayan karmaşık bir yapı bulunur: uluslararası savaş kuralları. Genellikle savaş hukuku veya uluslararası insancıl hukuk olarak bilinen bu kurallar bütünü, çatışmaların vahşetini sınırlamayı hedefler. Peki, bu görünmeyen kurallar tam olarak nedir? Uluslararası hukuk, savaşan taraflara hangi kısıtlamaları getirir ve en önemlisi, kimleri korur? Bu yazıda, savaşın ortasında bile geçerli olan bu hayati kuralların derinliklerine ineceğiz.
Savaş Hukukunun Temel Taşları: Bu Kurallar Nereden Geliyor?
Günümüzdeki savaş hukukunun temelleri, tarihin acı tecrübeleri üzerine inşa edilmiştir. Devletler, savaşın yıkıcı etkilerini sınırlandırmak ve belirli evrensel değerleri korumak amacıyla bir araya gelerek çeşitli anlaşmalar ve sözleşmeler oluşturmuşlardır. Bu yapının iki ana sütunu vardır: Cenevre ve Lahey Sözleşmeleri.
H3: Cenevre Sözleşmeleri: İnsanlığın Kırmızı Çizgisi
Savaş hukuku denince akla ilk gelen belgeler, şüphesiz Cenevre Sözleşmeleri'dir. 1949'da kabul edilen bu dört sözleşme ve sonraki ek protokoller, savaşın insani boyutuna odaklanır. Temel amaçları, çatışmalara aktif olarak katılmayan veya katılamayacak durumda olan kişileri korumaktır. Bu kişiler şunları içerir:
- Siviller
- Yaralı ve hasta askerler
- Savaş esirleri
- Sağlık personeli ve din görevlileri
Cenevre Sözleşmeleri, bu gruplara yönelik şiddeti, işkenceyi, rehin almayı ve onur kırıcı muameleyi kesin bir dille yasaklar. Taraflara, yaralılara ve hastalara, hangi taraftan olduklarına bakılmaksızın tıbbi yardım sağlama yükümlülüğü getirir.
H3: Lahey Sözleşmeleri: Savaş Yöntem ve Araçlarının Sınırlandırılması
Cenevre Sözleşmeleri “kimin” korunacağına odaklanırken, 1899 ve 1907 tarihli Lahey Sözleşmeleri ise savaşın “nasıl” yürütüleceğine dair kurallar koyar. Bu sözleşmeler, savaşan tarafların kullanabileceği silah ve taktiklere sınırlar getirir. Temel ilkesi, askeri hedeflere ulaşmak için gereğinden fazla acı, yaralanma veya yıkıma neden olan yöntemlerin yasaklanmasıdır.
Kimler ve Neler Koruma Altında?
Uluslararası hukukun en temel prensiplerinden biri “ayrım gözetme” ilkesidir. Bu ilke, savaşan tarafların her zaman savaşçılar (askeri hedefler) ile sivilleri (askeri olmayan hedefler) birbirinden ayırmasını zorunlu kılar. Saldırılar yalnızca askeri hedeflere yönelik olabilir.
H3: Siviller ve Sivil Yapılar
Sivillerin kasıtlı olarak hedef alınması, savaş hukukunun en ciddi ihlallerinden biridir ve bir savaş suçu teşkil eder. Aynı koruma, sivil yaşam için vazgeçilmez olan yapılar için de geçerlidir. Bunlar arasında şunlar bulunur:
- Evler, okullar ve hastaneler
- Tarihi anıtlar ve ibadethaneler
- Barajlar ve nükleer santraller gibi tehlikeli madde içeren tesisler
H3: Savaş Esirleri ve Yaralılar
Bir asker silahını bırakıp teslim olduğunda veya yaralanarak savaş dışı kaldığında, artık bir hedef değildir. Savaş esirleri, insan onuruna yakışır bir muamele görme hakkına sahiptir. İşkence, kötü muamele, sorguda baskı ve halka teşhir edilmeleri kesinlikle yasaktır. Aynı şekilde, yaralı askerler de toplanmalı ve gerekli tıbbi bakımı almalıdır.
Uluslararası Hukuk Neyi Yasaklar? Sınırı Aşan Silahlar ve Taktikler
Uluslararası hukuk, belirli silahların ve askeri taktiklerin kullanımını, doğurdukları acımasız sonuçlar nedeniyle tamamen yasaklar. Buradaki ana fikir, savaşın kaçınılmaz acısını gereksiz yere artırmamaktır.
H3: Gereksiz Acı Veren ve Ayrım Gözetmeyen Silahlar
Bazı silahlar, doğaları gereği ayrım gözetmeden veya aşırı acıya neden olarak etki ettikleri için yasa dışı kabul edilir. Bu konuda çok sayıda uluslararası antlaşma bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Ofisi gibi kurumlar bu tür silahların kontrolü ve ortadan kaldırılması için çalışır. Yasaklanan veya kullanımı sıkı şekilde kısıtlanan silahlardan bazıları şunlardır:
- Kimyasal Silahlar: Zehirli gazlar gibi boğucu ve yakıcı maddeler.
- Biyolojik Silahlar: Hastalık yayan virüs veya bakteriler.
- Anti-personel Kara Mayınları: Siviller ve askerler arasında ayrım yapamadıkları için birçok antlaşma ile yasaklanmıştır.
- Misket Bombaları: Geniş bir alana yayılarak sivil kayıplara neden olma potansiyelleri yüksek olduğu için kullanımları tartışmalıdır ve birçok ülke tarafından yasaklanmıştır.
H3: İhanet ve Hile (Perfidy)
Savaş hukuku, düşmanı aldatmaya yönelik bazı askeri hilelere izin verirken (örneğin kamuflaj), ihaneti kesin olarak yasaklar. İhanet (perfidy), düşmanın güvenini kötüye kullanarak onu tuzağa düşürmektir. Örneğin, beyaz bayrak sallayarak teslim olur gibi yapıp sonra ateş açmak veya Kızılay/Kızılhaç amblemi taşıyan bir ambulansı askeri amaçlarla kullanmak ciddi bir savaş suçu olarak kabul edilir.
Sonuç
Uluslararası savaş kuralları, savaşın acı gerçekliğini ortadan kaldırmasa da, insanlık onurunu korumak için bir çerçeve sunar. Bu kurallar, çatışmaların topyekûn bir vahşete dönüşmesini engellemek, sivilleri korumak ve savaş bittiğinde barışın yeniden tesis edilmesini kolaylaştırmak için vardır. Her ne kadar bu kurallar sık sık ihlal edilse de, varlıkları bile insanlığın en karanlık anlarda dahi bir ahlaki pusuladan vazgeçmediğinin en önemli kanıtıdır. Bu kuralları bilmek ve savunmak, sadece hukukçuların değil, barışı ve insanlığı önemseyen herkesin görevidir.