İşteBuFirma İndir

Savaş Hukukunda Yasaklı Silahlar: Kimyasal, Biyolojik ve Nükleer Silahların Yeri

Savaşlar, insanlık tarihi boyunca trajik olaylara sahne olmuş, ancak uluslararası toplum, çatışmaların dahi belirli kurallar çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini kabul etmiştir. Bu kurallar bütününe savaş hukuku denir. Özellikle insanlık dışı etkileri nedeniyle yasaklanan kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar, savaş hukukunun en hassas ve tartışmalı alanlarından birini oluşturur. Bu makalede, modern savaş hukukunda bu tür silahların neden yasaklandığını, uluslararası anlaşmaların rolünü ve bu yasakların uygulanmasındaki zorlukları derinlemesine inceleyeceğiz.

Savaş Hukuku ve Temel İlkeleri

Savaş hukuku, diğer adıyla uluslararası insancıl hukuk (UİH), silahlı çatışmaların insani boyutlarını düzenleyen kurallar bütünüdür. Amacı, savaşın vahşetini azaltmak, sivil halkı ve çatışmalara katılmayanları korumak, aşırı ve gereksiz acıları önlemektir. Temel ilkeleri arasında ayrım (siviller ile savaşçılar arasında ayrım yapma), orantılılık (askeri avantaj ile sivil kayıp arasındaki denge) ve askeri zorunluluk (sadece meşru askeri amaçlar için güç kullanma) yer alır. Bu ilkeler, belirli silahların insanlık dışı doğası nedeniyle yasaklanmasına zemin hazırlamıştır. Örneğin, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), savaş hukukunun gelişimi ve uygulanmasında merkezi bir rol oynamaktadır. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC)'nin çalışmaları, bu alandaki temel referans noktalarından biridir.

Kimyasal Silahlar: Sessiz ve Acımasız Tehdit

Kimyasal silahlar, zehirli kimyasalların insanları, hayvanları veya bitkileri öldürmek, yaralamak, sakat bırakmak veya geçici olarak etkisiz hale getirmek amacıyla kullanılmasıyla karakterize edilir. Birinci Dünya Savaşı'nda hardal gazı gibi kimyasalların kullanımı, yarattığı dehşet verici insani felaketle hafızalara kazınmıştır. Bu tecrübeler, uluslararası toplumun kimyasal silahların topyekûn yasaklanması yönünde adımlar atmasına neden olmuştur. En önemli belge, 1993 yılında imzalanan ve 1997'de yürürlüğe giren Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC)'dir. Bu sözleşme, kimyasal silahların geliştirilmesini, üretilmesini, depolanmasını ve kullanılmasını tamamen yasaklar. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW), bu sözleşmenin uygulanmasından sorumlu kuruluşudur. OPCW'nin resmi web sitesi, bu alandaki gelişmeleri ve denetimleri detaylandırmaktadır.

Biyolojik Silahlar: Görünmez Tehlike

Biyolojik silahlar, hastalık yapıcı mikroorganizmaları (bakteri, virüs, mantar) veya bu mikroorganizmaların ürettiği toksinleri kullanarak geniş çaplı salgınlar ve ölümler yaratma potansiyeline sahip silahlardır. Görünmez olmaları, kolayca yayılabilmeleri ve kontrol altına alınmalarının zorluğu nedeniyle son derece tehlikelidirler. Biyolojik silahların kullanımına ilişkin ilk uluslararası düzenlemelerden biri, 1925 Cenevre Protokolü olsa da, asıl kapsamlı yasak 1972'de imzalanan ve 1975'te yürürlüğe giren Biyolojik ve Toksin Silahlar Sözleşmesi (BTWC) ile gelmiştir. Bu sözleşme, biyolojik silahların geliştirilmesi, üretilmesi ve depolanmasını tamamen yasaklar. Ancak, bu tür silahların çifte kullanım potansiyeli (hem barışçıl araştırmalar hem de silah olarak kullanılabilme) ve denetim mekanizmalarının eksikliği, sözleşmenin etkinliğini zorlaştıran unsurlardır.

Nükleer Silahlar: Küresel Yıkımın Gölgesi

Nükleer silahlar, atomun parçalanması veya birleşmesiyle ortaya çıkan muazzam enerjiyi kullanarak devasa yıkım yaratma kapasitesine sahiptir. Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombaları, nükleer silahların yıkıcı gücünü ve uzun vadeli insani etkilerini tüm dünyaya göstermiştir. Nükleer silahların savaş hukukundaki yeri, diğer yasaklı silahlara göre daha karmaşıktır. Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) 1996 tarihli danışma görüşünde, nükleer silahların kullanımının genel olarak uluslararası insancıl hukuka aykırı olabileceği belirtilmiş, ancak hayatta kalma durumu gibi "aşırı koşullar"da tamamen yasaklanıp yasaklanmayacağı konusunda kesin bir sonuca varılamamıştır. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT), nükleer silahların yayılmasını sınırlamayı ve nükleer silahsızlanmayı hedefleyen temel bir anlaşmadır. 2017'de kabul edilen Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması (TPNW) ise nükleer silahları tamamen yasaklayan ilk hukuken bağlayıcı belgedir, ancak nükleer güçler tarafından henüz geniş ölçüde onaylanmamıştır.

Uluslararası Hukukta Yasakların Uygulanması ve Zorluklar

Yasaklı silahların uluslararası hukuktaki yeri sağlam temellere dayanmasına rağmen, bu yasakların tam olarak uygulanması ve ihlallerin önlenmesi büyük zorluklar taşır. Devletlerin egemenlik anlayışları, denetim mekanizmalarının yetersizliği, çifte kullanımlı teknolojilerin yaygınlığı ve uluslararası siyasi çıkarlar, bu silahların tamamen ortadan kaldırılmasının önündeki engellerdir. Uluslararası ceza mahkemeleri ve özel mahkemeler, savaş suçları kapsamında bu tür silahların kullanımını yargılayabilirken, caydırıcılık ve tam uyumun sağlanması için daha güçlü uluslararası işbirliği ve siyasi iradeye ihtiyaç duyulmaktadır.

Sonuç olarak, savaş hukuku, insanlık dışı silahların kullanımını kısıtlayarak çatışmaların dahi bir insaniyet çerçevesinde kalmasını sağlamaya çalışır. Kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar, yarattıkları yıkım potansiyeli ve ayrım gözetmeksizin can alma kapasiteleri nedeniyle uluslararası hukukun en kesin yasakları arasındadır. Bu yasakların etkin bir şekilde uygulanması, sadece uluslararası hukuk kurallarının değil, aynı zamanda insanlığın ortak vicdanının bir gereğidir. Gelecekteki çatışmalarda bu tür korkunç silahların bir daha kullanılmaması için uluslararası toplumun kararlılığı büyük önem taşımaktadır.



Kaynak: https://istebuavukat.com.tr/savas-hukukunda-yasakli-silahlar-kimyasal-biyolojik-ve-nukleer-silahlarin-yeri