İşteBuFirma İndir

Müstehcenlik Hukukunda Son Gelişmeler ve Uygulamadaki Sorunlar

Dijitalleşmenin hayatın her alanını dönüştürdüğü günümüzde, ifade özgürlüğü ve toplumsal ahlak arasındaki hassas denge, hukuk dünyasının en karmaşık tartışma alanlarından birini oluşturuyor. Bu tartışmanın merkezinde ise müstehcenlik hukuku yer alıyor. Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 226. maddesi ile düzenlenen müstehcenlik suçu, hem tanımının muğlaklığı hem de internetin yaygınlaşmasıyla birlikte uygulama alanının genişlemesi nedeniyle sıkça gündeme geliyor. Peki, mevcut yasal düzenlemeler günümüz ihtiyaçlarına cevap verebiliyor mu? Bu makalede, TCK 226'nın ne anlama geldiğini, dijital çağın getirdiği yeni zorlukları ve uygulamada karşılaşılan temel sorunları hep birlikte inceleyeceğiz.

Müstehcenlik Kavramı ve Hukuki Çerçevesi

Müstehcenlik, en basit tanımıyla, genel ahlak ve edep kurallarını açıkça ihlal eden, cinsel içerikli ve rahatsız edici bulunan materyalleri ifade eder. Ancak bu tanımın subjektifliği, hukuk uygulayıcıları için en büyük zorluktur. Bir kişi için sanat eseri olan bir içerik, bir başkası için müstehcen sayılabilir. Hukuk, bu noktada objektif kriterler getirmeye çalışır.

TCK Madde 226'nın Kapsamı ve Unsurları

Türkiye'de müstehcenlik suçunun yasal dayanağı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 226. maddesidir. Bu madde, suçu farklı eylemlere göre çeşitli fıkralarda düzenler. Genel hatlarıyla madde şu eylemleri suç olarak tanımlar:

  • Müstehcen ürünlerin (yazı, ses, görüntü) üretimi, satışı, nakli, depolanması veya başkalarının kullanımına sunulması.
  • Çocukların kullanıldığı müstehcen ürünlerin üretimi, satışı veya bulundurulması (bu durum daha ağır bir ceza gerektirir).
  • Müstehcen içeriklerin alenen gösterilmesi, dinletilmesi veya okunması.
  • Bu içeriklerin basın ve yayın yoluyla (internet dahil) yayılması.

Kanun, özellikle çocukların bu tür içeriklerden korunmasını temel bir amaç olarak benimser. Bu nedenle, müstehcen içeriğin çocuklara ulaşmasını sağlamak veya çocukları bu tür materyallerin üretiminde kullanmak, suçun nitelikli halleri olarak kabul edilir ve çok daha ağır yaptırımlara tabidir.

Dijital Çağ ve Müstehcenlik Hukukunda Yeni Ufuklar

İnternet, sosyal medya platformları ve anlık mesajlaşma uygulamaları, müstehcen içeriğin yayılma hızını ve şeklini kökten değiştirmiştir. Bu durum, geleneksel hukuk normlarının yetersiz kalmasına neden olmaktadır.

Sosyal Medya ve Sınır Aşan Suçlar

Geçmişte basılı yayın veya fiziki materyallerle sınırlı olan müstehcenlik suçu, artık Twitter, Instagram, TikTok veya OnlyFans gibi platformlar üzerinden saniyeler içinde uluslararası alana yayılabilmektedir. Bu durum, failin ve içeriğin farklı ülkelerde olması gibi yargılama yetkisi (jurisdiction) sorunlarını da beraberinde getirir. Bir ülkede yasal kabul edilen bir içerik, Türkiye'de TCK 226 kapsamında suç teşkil edebilir. Bu da içerik sağlayıcılar ve kullanıcılar için hukuki bir belirsizlik yaratır.

Sanat ve İfade Özgürlüğü Tartışması

Müstehcenlik hukukunun en çetrefilli yanı, sanat ve ifade özgürlüğü ile olan kesişim noktasıdır. Anayasa ile güvence altına alınan sanat ve ifade özgürlüğü, nerede biter, kamu ahlakının korunması nerede başlar? Yargıtay kararlarında, bir eserin sanatsal veya bilimsel bir değer taşıyıp taşımadığı, genel ahlakı incitme kastıyla mı yapıldığı gibi kriterler göz önünde bulundurulur. Ancak bu kriterlerin yorumu, davadan davaya farklılık gösterebilmekte ve bu durum öngörülebilirlik ilkesini zedelemektedir.

Uygulamadaki Sorunlar ve Güncel Yargı Kararları

Teorik tartışmaların yanı sıra, müstehcenlik suçunun soruşturma ve kovuşturma aşamalarında da ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle dijital materyallerin delil niteliği, bu delillerin hukuka uygun şekilde toplanması ve içeriğin "müstehcen" olup olmadığına karar verecek olan bilirkişi raporlarının niteliği, adil yargılanma hakkı açısından kritik öneme sahiptir.

Yargıtay'ın Değişen Yaklaşımı

Son yıllardaki Yargıtay kararlarına bakıldığında, mahkemelerin daha somut ve objektif kriterler aradığı görülmektedir. Örneğin, içeriğin hitap ettiği kitle, yayılma şekli (herkese açık mı, yoksa kapalı bir grup içinde mi paylaşıldığı), içeriğin pornografik nitelikte olup olmadığı gibi unsurlar kararlarda belirleyici olmaktadır. Yargıtay, "müstehcen" kavramının toplumun ortalama algısına göre değil, kanunun aradığı şekilde "alenen ahlaka aykırılık" ve "cinsel sömürü" unsurlarını taşıyıp taşımadığına odaklanma eğilimindedir.

Sonuç: Denge Arayışı Devam Ediyor

Özetle, müstehcenlik hukuku, teknolojinin ve toplumsal normların sürekli değiştiği bir dünyada dinamik ve zorlu bir alan olmaya devam etmektedir. TCK 226, bir yandan çocukları ve kamu düzenini korumayı amaçlarken, diğer yandan ifade ve sanat özgürlüğü gibi temel haklarla çatışma potansiyeli taşır. Hukuk sisteminin görevi, bu hassas dengeyi koruyacak şekilde, soyut ve değişken ahlak anlayışları yerine, öngörülebilir, somut ve objektif kriterlere dayalı bir uygulama geliştirmektir. Dijital çağın getirdiği zorluklar karşısında, yasal düzenlemelerin ve yargı içtihatlarının bu denge arayışını sürdürerek kendini sürekli güncellemesi kaçınılmazdır.



Kaynak: https://istebuavukat.com.tr/mustehcenlik-hukukunda-son-gelismeler-ve-uygulamadaki-sorunlar