Savaş, insanlık tarihinin en yıkıcı gerçeklerinden biri. Peki bu kaosun ortasında bile uyulması gereken kurallar olabilir mi? Cevap kesinlikle evet. İşte bu noktada uluslararası savaş hukuku (diğer adıyla uluslararası insancıl hukuk) devreye giriyor. Bu karmaşık ama hayati sistemin temelini ise hepimizin adını en az bir kez duyduğu Cenevre Sözleşmeleri oluşturuyor. Bu yazıda, savaşın bile bir 'hukuku' olduğunu gösteren bu önemli savaş kurallarını, temel ilkelerini ve modern dünyadaki yerini daha yakından inceleyeceğiz.
Uluslararası Savaş Hukuku Nedir?
Uluslararası savaş hukuku, silahlı çatışma durumlarında geçerli olan ve savaşın etkilerini sınırlamayı amaçlayan kurallar bütünüdür. Temel amacı, savaşa katılmayan veya artık savaşamayan (yaralılar, esirler, siviller gibi) kişileri korumak ve savaş yöntemleriyle araçlarını kısıtlamaktır. Bu hukuk dalı, savaşın neden meşru olduğuyla (jus ad bellum) değil, savaş başladıktan sonra tarafların nasıl davranması gerektiğiyle (jus in bello) ilgilenir. Yani, kimin haklı kimin haksız olduğuna bakmaksızın, çatışmadaki tüm taraflar için geçerli asgari standartları belirler.
Tarihin Dönüm Noktası: Cenevre Sözleşmeleri
Modern savaş hukukunun temelleri, 1859'daki Solferino Muharebesi'nin ardından İsviçreli iş insanı Henry Dunant'ın tanık olduğu korkunç manzaralarla atıldı. Dunant'ın çabaları, yaralı askerlere yardım etmek için tarafsız gönüllü organizasyonların kurulmasına ve nihayetinde 1864'te ilk Cenevre Sözleşmesi'nin imzalanmasına yol açtı. Zamanla bu sözleşmeler, savaşın değişen doğasına uyum sağlamak için genişletildi ve güncellendi.
Bugün, 1949 yılında kabul edilen ve neredeyse tüm dünya devletleri tarafından onaylanan dört temel Cenevre Sözleşmesi ve bunlara ek olarak 1977 ve 2005'te kabul edilen Ek Protokoller bulunmaktadır. Bu belgeler, uluslararası hukukun en evrensel metinleri arasında yer alır. Detaylı bilgi için Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) sayfasını inceleyebilirsiniz.
Dört Temel Sözleşme ve Kapsamı
- Birinci Cenevre Sözleşmesi: Karadaki silahlı kuvvetlere mensup yaralı ve hastaların durumunu korur.
- İkinci Cenevre Sözleşmesi: Denizdeki silahlı kuvvetlere mensup yaralı, hasta ve kazazedelerin durumunu korur.
- Üçüncü Cenevre Sözleşmesi: Savaş esirlerine yapılacak muameleyi düzenler. Onlara insanca davranılmasını, sorgulanma koşullarını ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasını güvence altına alır.
- Dördüncü Cenevre Sözleşmesi: Savaş zamanında sivil kişilerin korunmasını ele alır. Özellikle işgal altındaki topraklarda yaşayan sivillerin haklarını güvence altına alır ve onlara yönelik şiddeti, toplu cezalandırmayı ve zorla yer değiştirmeyi yasaklar.
Savaş Kurallarının Temel İlkeleri Nelerdir?
Cenevre Sözleşmeleri ve ek protokoller, savaşın yürütülmesinde uyulması gereken bazı temel ilkeleri ortaya koyar. Bu ilkeler, askeri gereklilikler ile insani düşünceler arasında bir denge kurmayı hedefler.
H3: Ayrım Gözetme (Distinction) İlkesi
Bu, belki de en temel ilkedir. Çatışan taraflar, her zaman sivil halk ile savaşçılar (muharipler) arasında ve sivil hedefler ile askeri hedefler arasında ayrım yapmak zorundadır. Saldırılar yalnızca askeri hedeflere yöneltilebilir. Okullar, hastaneler, ibadethaneler ve sivil yerleşim yerleri kasıtlı olarak hedef alınamaz.
H3: Orantılılık (Proportionality) İlkesi
Meşru bir askeri hedefe yönelik bir saldırının, sivil halka ve sivil mülkiyete vereceği tali zararın, saldırıdan beklenen somut ve doğrudan askeri avantajla orantılı olması gerekir. Eğer sivil kayıplar beklenen askeri kazanca göre aşırı olacaksa, saldırıdan vazgeçilmelidir.
H3: İnsancıllık ve Gereklilik (Humanity and Necessity) İlkesi
Bu ilke, gereksiz acıya veya ıstıraba neden olan silahların ve savaş yöntemlerinin kullanımını yasaklar. Askeri bir hedefi etkisiz hale getirmek için gerekenden fazla güç veya yıkım kullanmak yasaktır. Kimyasal silahlar, biyolojik silahlar ve kör edici lazer silahları gibi silahların yasaklanması bu ilkenin bir sonucudur.
Savaş Hukuku İhlal Edilirse Ne Olur?
Uluslararası savaş hukukunun ciddi ihlalleri, "savaş suçu" olarak kabul edilir. Kasıtlı olarak sivilleri öldürmek, işkence yapmak, savaş esirlerine kötü muamelede bulunmak ve sivil altyapıyı orantısızca yok etmek gibi eylemler savaş suçudur. Bu suçları işleyenler bireysel olarak sorumlu tutulabilir. Bu tür suçları yargılamak için Lahey'de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) gibi uluslararası mekanizmalar kurulmuştur. Ayrıca, bazı ciddi suçlar için "evrensel yargı yetkisi" ilkesi gereği, suçu işleyen kişi nerede bulunursa bulunsun herhangi bir devlet tarafından yargılanabilir.
Sonuç
Uluslararası savaş hukuku ve Cenevre Sözleşmeleri, savaşın acımasız gerçekliğini ortadan kaldırmaz. Ancak bu kurallar, en karanlık zamanlarda bile insan onurunu korumak, masumları kalkan altına almak ve vahşete bir sınır çizmek için insanlığın ortak iradesini temsil eder. Bu kuralların varlığı, çatışmaların topyekûn bir yıkıma dönüşmesini engellemek ve savaş bittiğinde barışın yeniden kurulabilmesi için bir zemin hazırlamak adına hayati öneme sahiptir. Onları anlamak ve uygulanmaları için ısrarcı olmak, daha insancıl bir dünya için hepimizin sorumluluğudur.